• Flag
  • Flag

Maliye'den Mali Müşavir Ofislerinde Kesilen Faturalara Sıkı Denetim

BİLGİLENDİRME

 

 

 

 

 

Maliye'den Mali Müşavir Ofislerinde Kesilen Faturalara Sıkı Denetim

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), e-Fatura ve e-Arşiv sisteminde IP adresi takibi ile yeni bir denetim mekanizması hayata geçirdi.

Son denetimlerde, bazı mükelleflerin faturalarının kendi işyerlerinden, kendi cep telefonlarından değil, Mali Müşavir Ofislerinden veya Mali Müşavir telefonundan kesildiği belirlendi.

Bu durumun tespit edilmesi halinde ciddi yaptırımlar gündeme geliyor. 

Usulsüz işleme ağır cezalar

Mükellef adına mali müşavir ofisinde kesilen faturalar, Maliye’nin IP tespitiyle belirlendiğinde ciddi yaptırımlar uygulanacak. Her bir fatura için 4.400 TL özel usulsüzlük cezası kesilecek. Vergi kaybı söz konusu olursa ayrıca 1 kat vergi ziyaı cezası da uygulanacak. Mali müşavirlere ise ayrıca mesleki disiplin cezaları gündeme gelecek.

 

 

(Bu yazının hazırlanma amacı ve hukuki çerçevesi)

3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2. maddesinde, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (SMMM) görev ve yetkileri açık ve sınırlı şekilde sayılmıştır. Anılan maddenin ilgili bentlerinde;

a) Genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince, defterlerini tutmak, bilanço, kâr-zarar tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak,

b) Muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, muhasebe, finans, mali mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak,

c) Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak, mali tablolar ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak

hükümlerine yer verilmiştir.

Bu düzenlemelerden açıkça görüleceği üzere, SMMM’lerin görevleri muhasebe kayıtlarının tutulması, mali tabloların ve beyannamelerin düzenlenmesi, sistem kurulması ve danışmanlık verilmesi ile sınırlıdır.
Mükellefe ait faturaların — ister kağıt fatura, ister e-Arşiv Fatura, ister e-Fatura olsun — mali müşavir tarafından mükellef adına düzenlenmesine ilişkin herhangi bir yetki veya görev, 3568 sayılı Kanun’da yer almamaktadır.

Aynı şekilde, TÜRMOB tarafından matbu olarak hazırlanan ve meslek mensuplarınca yaygın şekilde kullanılan Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Hizmet Sözleşmesi’nde de, mali müşavirin mükellef adına fatura düzenlemesine, fatura kesmesine veya elektronik belge oluşturmasına imkân tanıyan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum, meslek örgütünün de fatura düzenleme faaliyetini mali müşavirlik mesleğinin doğal ve yasal bir unsuru olarak görmediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Öte yandan, Vergi Usul Kanunu ve e-Fatura/e-Arşiv Fatura uygulamasına ilişkin tebliğlerde, elektronik faturanın, mal veya hizmeti fiilen sunan mükellef tarafından, mükellefin kendi mali mührü veya elektronik imzası ile düzenlenmesi esası benimsenmiştir.
Bu mevzuatta da mali müşavirlere mükellef adına doğrudan fatura düzenleme yetkisi tanıyan açık bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu çerçevede özellikle dikkat edilmesi gereken husus şudur:
Herhangi bir yazılı yetki ve sözleşme olmaksızın, mali müşavir tarafından mükellef adına düzenlenen bir faturada;

  Faturanın hukuki sahibi ile fiili düzenleyicisi ayrışmakta,

  Mali mühür/e-imza kullanımının hukuka uygunluğu tartışmalı hâle gelmekte,

  Faturanın içeriği, iradesi ve ticari dayanağı konusunda ispat yükü ağırlaşmaktadır.

 

TEBLİĞ YOKSA SERBESTTİR YAKLAŞIMININ HUKUKİ SONUCU

Sahada bazı meslek mensuplarının “mali müşavir fatura kesemez diye açık bir tebliğ yok, o hâlde keserim” şeklinde yaklaşımda bulundukları görülmektedir.. Bu düşünce hukuk tekniği açısından açıkça yanlıştır.

Zira mali müşavirlik mesleği, yetkiyle yapılan bir kamu güvenceli meslektir. Bu tür mesleklerde temel ilke, “yasaklanmamış olan serbesttir” değil, “kanunda açıkça verilen yetki dışında işlem yapılamaz” ilkesidir. Başka bir ifadeyle, yetkinin varlığı açık düzenlemeye dayanmak zorundadır; yetkinin yokluğu ise ayrıca yasaklayıcı bir tebliğ aranmasını gerektirmez.

Bu mantık kabul edildiğinde, kanunda ve sözleşmelerde yer almayan her türlü faaliyetin “tebliğ yok” gerekçesiyle yapılabileceği sonucu doğar ki; bu yaklaşım hem 3568 sayılı Kanun’un sistematiğine, hem vergi hukukunun temel ilkelerine, hem de mesleki sorumluluk rejimine tamamen aykırıdır.

Dolayısıyla “tebliğ yok, ben keserim” söylemi, hukuki bilgi eksikliğinden ziyade, ağır bir mesleki sorumluluk bilinci zafiyetini ifade etmektedir. Böyle bir tutumun sonuçlarına katlanmak ise, yalnızca mükellefi değil, bizzat mali müşavirin kendisini doğrudan hedef hâline getirmektedir.

Mustafa Sarbay

S.M.Mali Müşavir

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN!
Detaylı bilgi için iletişim formumuz aracılığıyla bizimle iletişime geçebilirsiniz.